ANNEME MEKTUP
aldım haberini saçların ağarmış
elin kolun artık tutmazmış
gurbet bağrımı delen bir kamış
dağlar koymuyor geleyim anne
ağzımdan çıkmışsın ilk hecemle
beşiğimi salladın hep gecelerce
kader yaşatmadı seni gönlünce
gurbet maphus oldu gelemem anne
dizinde yatmaları özledim anne
üşüyorum örten yok artık üstüme
bir seni özledim bir de baba evine
dönmeleri özledim gelemem anne
hep beni sormuşsun esen yellerden
kokumu getirmiş gurbet ellerden
özledim demişsin taa derinden
kurbet kabrim olur gelem anne
sevmelere doyamadık kader ayırdı
dilimde senden gayrı hepsi alkırtı
bir gün duyarsan gönlünde bir büyük sancı
bil ki ölmüşüm gelem anne
toprak koymuyor geleyim anne...
hasret mektubu (değerli hocam Üçler GÜLER'in anısına)
bir mektup aldım bilmem kim yazmış
karlar yağmış köyüm bembeyaz olmuş
sular buza kesmiş damlardan sarkmış
buralarda kış seert diye yazmış
sema ile hüseynin bebesi olmuş
faruk ile leylalar gurbete göçmüş
hasan dayım yağan karla gömülmüş
buralarda yaşam zoor diye yazmış
zeynep ile davud nişan kesmişler
davullar çaldırıp düğün kurmuşlar
bütün gençler ile halay tutmuşlar
dayanacak gücüm yook diye yazmış
askere gitmiş emmimin oğlu
üç gün olmuş daha yola çıkalı
yaşlı kalmış karısının gözleri
yeri şırnakmıymış neey diye yazmış
rüyasında görmüş bir gece beni
gece üçte uyanmış yummamış gözü
bu hasretlik öldürecektir beni
geleceksen gel artık beey diye yazmış
kalmadı derman seni beklerken
darıldım aynaya sen gurbetteyken
bir sabah baktım yüzüm yıkarken
saçıma ak düşmüş heey diye yazmış
ne zaman gelirsin bari bir gün ver
anam ile abim artık evlen der
ben beklerim ama sen de bir gün ver
isteyenler var... şeyy diye yazmış
ben gideli dört yılmıymış ne
bakmamış bir ere dönerim diye
ben beklerim ama sen de bir kere
döneceğim de yaar diye yazmış
sonuna geldim yine mektubun
kaçıncı oldu okudum yine
son satırda yine kokladım
koklayıp koynuna kooy diye yazmış...
karanlık...
güneş grupta
bu aydınlık daha ne kadar sürer bilmiyorum
herkes ayrı bir telaşta
kendine bir sırdaş aramakta
ve nihayetinde karanlıkyalnızca ben yalnız
penceremde bir ruh
ve ben yalnız
rüzgar dışarıda çığlık
beynimi kemiren kıymık
karanlıkta tek gördüğüm korku
ve karanlık alabildiğine...
gamze
hani olur ya
yanakta tatlı çukur
tıpkı onun gibi
bir çukur açtım gönlüme
diz boyu
adını gamze koydum...
maneviyat
etrafında çepeçevre sarmış seni mahluklar
bu işlerin her birinde bir iş var
zaman deli gönül deli yay gerili
gezer durur gönlümde bir sürmeli...
|